31 Mart 2010 Çarşamba

Ana Sayfa - Okulumuza Tuvalet

Ana Sayfa - Okulumuza Tuvalet adresine girmenizi rica ediyorum.Malesef 21.yüzyıl Türkiyesinde yüzlerce okul tuvaletsiz.Hepimiz küçükte olsa bişeyler yapabiliriz.lütfen ilgilenelim.

30 Mart 2010 Salı

SBS



Türkiyede orta öğretimde öğrenim gören öğrenci sayısı ,ortalama bir Avrupa ülkesinin nufusu kadar.Bu öğrencilerin 6-7-8. sınıfta olanları her sene sbs sınavına giriyor.Bu da nerden baksanız milyonlarca öğrenci ve aile demek.Çocuğu henüz bu sınavlarla haşır neşir olmayanlar, tek stresin

sınavda yaşandığını düşünüyorlarsa fena halde yanılıyolar.Çocuğunuzun okulda veya dershanede girdiği sınavlarda aldığı her sonuç, sizi fazlasıyla etkiliyor.Sonuç iyiyse mutlu olup bir dahaki sınavda daha başarılı olmasını istiyorsunuz.Sonuç kötüyse; dünya başınıza yıkılmışcasına karamsarlaşıp; hemen ne yapmalıyım diye düşünmeye başlıyorsunuz.Üstelik önemli olanın çocuğunuzun sağlıklı ,mutlu,kendisiyle barışık,güzel ahlaklı,vatanına milletine hayırlı bir insan olması gerektiğini bile bile sanki bunları sağlayacak tek gösterge okul başarısıymış gibi...

Ben de bugün tamda böyle bir ruh hali içindeyim işte.Kızımın şu ana kadar girdiğim sınavların en iyi geçeni dediği sınav malesef şu ana kadarki en kötüsü oldu.Dershanedeki öğretmenleri de çok şaşırdı.Öyle anlaşılıyor ki onun başarı grafiğindeki bu inip çıkmalar beni bir süre daha meşgul edecek.....

Keşke insan yavrusunun hayatta oyun oynadığı tek dönem olan onlu yaşlarda incecik omuzlarında bu kadar ağır bir yük olmasaydı.En mutlu oldukları ve en keyifli oyunları oynayabildikleri yer okul olsaydı,ve yine keşke devlet okumayan ya da okuyamayan her vatandaşına insanca yaşama sınırındaki gerekli desteği verebilseydi.Böylece anne babaların kafasından "bana bişey olursa çocuğuma ne olur,gördüğü günden geri kalır mı "düşüncesi silinseydi....

28 Mart 2010 Pazar


Bu aralar Yılmaz Ulusoyun hayatını okuyorum.Kitabı Mehmet Soysal yazmış.Kİtap bir arkadaşımın aslında.Görünce nasıl bir kitap diye sorduğum arkadaşım kitabın uzun zamandır orda durduğunu ve hanüz okumadığını söyledi.Kİtabı alabileceğimi hatta bende kalabileceğini söyleyince çok sıkıcı bir kitap heralde diye düşündüm.Ama okuduğum kitap bana hiç de sıkıcı gelmedi.Üstelik o kadar güzel alıntıları varki...
Ben sizinle kitaptaki Lübnanlı şir Halil Cibran'ın evlilikle ilgili söylediklerini paylaşmak istiyorum.
Halil Cibran derki:
Yeryüzüne birlikte geldiniz ve sonsuza kadar birlikte yaşayacaksınız.
Ölümün ak kanatları günlerinizi bölene dek birlikte olacaksınız
Ama bırakın bunca beraberliğin arasında biraz da boşluklar olsun
Birbirinizi sevin ama sevginin üzerine bağlayıcı anlaşmalar koymayın
Bırakın yüreklerinizin sahilleri arasında gel-git çalkalanan bir deniz olsun sevgi
Ekmeğinizi bölüşün ama aynı lokmayı dişlemeye kalkmayın
Şarkı söyleyin,dans edin,eğlenin birlikte,ama ikinizinde birer yanlız olduğunu nutmayın
Yüreklerinizi birbirine bağlayın amabiri ötekinin saklayıcısı olmasın
Çünkü ancak hayatın elidir yüreklerinizi saklayacak olan.
Hep yan yana olun ama birbirinize fazla sokulmayın
Çünkü tapınağı taşıyan sütünlarda birbirinden ayrıdır
Çünkü bir selvi ilew meşe birbirinin gölgesinde yetişemez.

26 Mart 2010 Cuma


Üniversiteyi İzmirde Ege Üniversitesinde okudum.Şehir İzmir yaş da 17-18 lerde olunca ingilizce derslerine girmektense Bornova'da portakal kafede okey oynamayı tercih ettim.Her sene muafiyet sınavlarını geçip o derslerde İzmirin tadını çıkardım.Şimdi yıllar sonra İngilizcemle tarzancam arasında bir parmak mesafe kalınca iş başa düştü.Bu hafta bir konuşma grubuna yazıldım.Yarın ilk ders.Çok heyacanlıyım.
Öğretmenim Tom adında bir İngiliz.Mesaj atıp cevaplamamı istiyor.Şimdilik kopya çekiyorum.(Google nin çeviri kısmından yararlanıyorum)Ama kararlıyım.Mutlaka başarıcam......
Hatta aynı kursun yazın iki hafta ingilterede yaz kampı var.Ben hayal kurmaya başladım.Hayallere para biriktirmede eşlik ederse seneye bu blog ingilizce yayınlanır.benden söylemesi(:

16 Mart 2010 Salı

ÖNCE SAĞLIK


Dün öğlen tatilinde balikçılardaki fiyat farklılıklarına hayret ederken telefonum çaldı.Annem halimi hatrımı sordu ama ben ses tonundan bişeyler olduğunu anladım.Noldu anne diye sorunca biliyomusun galiba şeker hastası oldum dedi.
Annem sağlığına çok dikkat etmesine rağmen malesef kalp,kolestrol ve tansiyon hastası.HEnüz 60 yaşında.Eğer bir engeli yoksa her sabah yaklaşık 10 km yürür.Yediğine içtiğine çok dikkat eder.Fakat bu aralar yaklaşık 3 hafta kadar yürüyüşlerini aksatmak zorunda kaldı.
Telefonu kapatıp hemen planlarımı değiştirip anneme gittim.Annem kan testinde şeker oranının yüksek çıktığını bu yüzden bi haftadır çok üzüldüğünü söyledi.
Aslında şeker hastalığının nasıl belirtileri olduğunu ve nasıl teşhis edildiğini bilmem.Ama tesadüf eseri bu hafta bir köşe yazarından(malesef adını hatırlamıyorum)kendisine şeker yüklemesi yapıldığını ve gizli şeker olduğunu okudum.Bu yüzde anneme en yakın hastaneden randevu alıp bu sabah götürdüm.Şeker yüklemesi için gece 12 den sonra hiçbişey yemiyorsunuz.önce kanınız alınıyor.Sonra yarım litrelik şekerli su içip tekrar kan aldırıyorsunuz.3 seferden sonra 1 saat bekleyip kan veriyorsunuz.
bizde öyle yaptık.Ancak labaratuvarda sorun çıkınca sonuçlarımız tam 3 saat gecikti.Annemde birsürü kötü düşünceyi aklından geçirip durdu.Sonuçlar nihayet çıkınca çok şükürki şeker hastası olmadığını ama değerlerin sınırda olması ve ailesinde şeker hastalarının bulunması nedeniyle çok unlu nişastalı şekerli yiyecekler yememesi gerektiğini ve hareketli bir yaşam sürmesi gerektiğini öğrendi.
O da bende derin bir oh çektik....Güzel Allahım herkese sağlık,hastalara şifa vesin......

14 Mart 2010 Pazar

duvar resimleri





























Şu anda oturduğum eve taşınalı yaklaşık 3,5 sene oldu.Taşınırken diğer evdeki ıvır zıvırı ve kullanmadığım eşyaları yarı yarıya ayıkladım.Biraz kıyıcı bir ayıklama oldu ama sonuçta çok rahat ettim.Şimdi hediye bile gelse eğer sevmediysem hiçbişeyi biriktirip evimde bırakmıyorum.Çünkü bir süre sonra bu eşyalar insana negatif enerji vermeye başlıyor.







ayıklamayı duvar panolarınada uyguladığım için salonun duvarları boş kaldı.şimdi yavaş yavaş ne yapabilirim diye düşününce biraz araştırdım..İşte bikaç örnek.......

10 Mart 2010 Çarşamba

EŞREFPAŞALILAR


Cuma akşamı birazda mecburiyetten istemeye istemeye gittim bu filme.Film hakkında hiçbir fikrim yoktu...
Ama filmin ilk 15 dakikasından itibaren kahkahalarla gülmeye başladım bir iki kişide bana eşlik etti, sonra salondaki beyli bayanlı kahkahaların volümleri gittikçe arttı.
Yıllardır kapalı olan bir mahallenin camisine bir imam atanmasıyla başlıyor film.Bitene kadarda hüznü ve komediyi başabaş götürüyor...
Şaşırdım, keyif aldım.....

8 Mart 2010 Pazartesi




8 MART.....
Ben kadın olduğu için mutlu olan kadınlardanım.Çok mutluyum kadın olduğum için.Biçok kadının tersine keşke erkek olsaymışım demiyorum..
Ben erkek olsaydım kızımı kim doğracaktı.KİM o ders çalışırken mutfağı portakallı kek kokutacaktı.KİM annesiyle babasına hiç korkmadan seni/sizi seviyorum diyecek KİM eşiyle ağız dolusu tartışıp sonra kahveyi kim yapacak kumandayı kim kapacak diye yarışacaktı.KİM baharı korkmadan sarı yeşil beyaz kıyafetlerle karşılayacak,sokaktaki kedilere gülümseyecekşyağmur yağdığı için önce söylenip sonra şükredecekti....
İyiki kadın olmuşum.İyiki kadın olmuşuz...

7 Mart 2010 Pazar

Söylediğim gibi,bu gün ilk günüm...
Dolayısıyla herşeyi deneyerek öğreniyorum.
Buna fotoğraf eklemek de dahil.
Bu baykuş sitenin ilk fotoğrafı.Neden baykuş?Çünkü bu bilge ve dürüst hayvan benim en sevdiğim kuşlardan bitenesi.
Çok uzun zamandır istediğim ama bir türlü cesaret edemediğim bir şeydi aslında bir blog sahibi olmak.Dürüst olmak gerekirse çok zor olduğunu düşündüğüm uzadı durdu.kısmet bugüneymiş....
dolayısı ile hoş geldim sefa geldim.

Hoşgeldin