27 Mayıs 2010 Perşembe

Trafik canavarıyla aynı sitede oturuyoruz.Malesef yollarda karşılaşıyoruz.İnşallah bir an önce mahkeme süreci başlar.
Bu ara kızımın sbs sınavı var.Bu nedenle uzun süre yeni kayıt giremeyebilirim.Tüm öğrencilerin emeklerinin karşılığını almasını diliyorum.
stuven,bloğuna ara vermişsin.Herşeyin senin için iyi olmasını diliyorum.

22 Mayıs 2010 Cumartesi

TARAFINI SEÇMEK




Bu gün çok güzel başlamıştı aslında.Sabah çalan telefonun sesiyle uyandım.Abim beni menemenli bir kahvaltıya davet ediyor,sonra da kendisini Çarşamba havaalanına bırakmamı istiyordu.

Hemen çıktım.Sonra abimi de alıp üstümü değiştirmek için eve döndüm.Abime yarım saatte hazırlanacağımı söyledim ama nedense içimden giyinmek gelmediği için kotumun üzerine bir tişört geçirip çıktım.

Abimle bizim yolun rampasından keyifle aşağı inerken cd de Işın Karacanın dert bende şarkısı çalıyordu.İşe tam bu sırada sağda stabrilize yolda duran beyaz münibüsvari aracın aniden yola çıkmak için hamle yaptığını görüp kornaya sonuna kadar bastim ve çok ani fren yapıp diğer şeride geçtim.

Neyseki saniyelik reflekse büyük bir kazanın kıyısından döndük.Saniyeler içinde olan bu durum ikimizide korkuttu ama yolumuza devam ettik.Abim sadece fren esnasında biz hareket halindeyken ''Napıyorsun kardeşim sen;dikkatli olsana ''dedi.

Diğer aracın sürücüsü arkamızdan gelip beni sollayıp,direksiyonu önüme kırıp,arabayı yola paralel yaptı ve trafiği kapattı.Aniden sol tarafımda oturan abimin kapısını açtı ve bağırarak: dalmış olabilirim, ne el kol hareketi yapıyosun lan ,ben adamı gebertirim yaşatmam dedi.

Normalde böyle durumlarda pek sakin kalamayan abim,Antalyadaki bir kongrede sunum yapmakla görevliydi ve kavga ederse yüzü gözü yara bere içinde kalır , 6 yıllık emeği boşa gider diye (tabi benimde inmesin diye bacağını tutmam sayesinde )arabadan inmedi ve tamam kardeşim hadi yoluna tarzı makule yakın cevaplar verdi.

Şimdi bu durumda yapabileceğimiz 2 şey vardı.Ya hiçbişey olmamış gibi yolumuza devam etmek yada şikayetçi olmak.Abimin uçağının kalkmasına çok az bir zaman kalmıştıÜstelik şikayetçi olsak ta hiçbişey çıkmaması ihtimali çok yüksekti.Şöylebir düşündüm.Hayatımdaki herkese kendinizi kurban yapmayın , olaylara müdahil olun diyen ben hiçbişey olmamış gibi gidemezdim ve gitmedim,155 i arayıp arabanın plakasını verdim .7 dakika içinde en yakın karakola gidip şikayetçi oldum.Nedense polisler şikayetten vazgeçecekmişiz gibi düşünüyorlar.Sanırım prosedürün uzunluğu nedeniyle ya da uğraşmak istemedikleri için biçok insan vazgeçiyor şikayetinden.

Buraya kadar iyi ama abimin uçağının kalkmasına çok az bir süre var ve bizim söylediklerimizin doğruluğunu ilerde ispat edebilmemiz için adli tıbba gidip alkol testi yaptımamız gerekiyor. Nomalde zaten tezcanlı olan abim uçağı kaçırma korkusuyla iyiden panik atak oldu.Abi söz veriyorum seni uçağa yetiştireceğim ,şikayetçi olmazsak bu adamın birinin başını yakması an meselesidir diyerek abimi ikna ettim.Bir polis memurunu yanımıza alarak yine kendi arbamızla adli tıbba gittik.Adli tıptaki hemşire hanım ve doktor beyin duyarlılığı sayesinde ilk sırayı bize verdiler.Alkol testimizde 10 dakika içinde bitince çok şükür abimi kazasız belasız havaalanına dakikasında yetiştirdim.

Dönüşte düşünmeye başladım.Aslında her gün başımıza eleştirdiğimiz ne kadar çok iş geliyor.Ama bunları değiştirmek için biz ne yapıyoruz.Evet eleştirmek çok kolay ama değiş tirmek için adım atmak......

30 saniye içinde herşey kaybolabilirdi.Üstelik adam ben haklıyımda demedi.Haksız olsamda ben adamı gebertirim dedi.Öyle ise bu bloğu okuyan herkese sesleniyorum,lütfen karanlığa küfretmek yerine aydınlığa bir mum yakalım.Toplum yaşantımızda yanlış gördüğümüz hiçbir şeyi bana ne deyip geçmeyelim.İntikam yada öc almaktan bahsetmiyorum.Bu toplumu orasından burasından kirletip yaşanmaz hale getiren,insanları sindirip fiziksel güçle haklılık yaratmaya çalışan insanlara karşı duyarsız kalmamaya ve yasal yollardan hesap sormaya davet ediyorum.

vee hepinize kazasız belasız sevdiklerinizle mutlu bir hafta sonu diliyorum.

21 Mayıs 2010 Cuma

19 MAYIS ATATÜRK'Ü ANMA GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI

Bu yıl her yerde olduğu ya da olması gerektiği gibi Samsunda da 19 Mayıs gerçekten büyük bir coşkuyla kutlandı.
Samsun 19 Mayıs Stadyumunda gösteriler yapıldı.Şehrin farklı yerlerinde farklı etkinlikler yapıldı.
Hersene gösteri yapan uçaklar bu sene sanırım Merzifondaki hava muhalefeti nedeniyle havalanamadı.
Dolayısıyla Atam senin ,şehrinde seni kalbinde,ruhunda ,beyninde hisseden insanlar seni sevgiyle,saygıyla andı.Ruhun şad, yattığın yer cennet olsun.....

18 Mayıs 2010 Salı

KAYGI


Bu aralar üniversite sınavları ,sbs vs derken herkeste bir kaydı,bir endişe...
Anne babalar çocuklarının geleceğinden,çocuklar başarısız olmaktan,öğretmenler emeklerinin karşılığını alamamaktan endişeli.
Bugün Yrd.Doç.Dr Koray Karabekiroğlunun (Ondokuzmayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi,Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı) sunum yaptığı bir seminere katıldım.
Özetlemek gerekirse kaygının aslında çok da kötü birşey olmadığını başarı için bir parça kaygınında olması gerektiğini öğrendim.
Şimdi evde düşündükçe hak veriyorum.Geleceğimizden endişelenmesek hiçbirimiz oturup ders çalışmazdık.
Bu aralar beni ençok endişelendiren şeyi malesef buraya şuan için yazamayacağım.Ama geçmişteki endişelerimi düşündükçe gerçekten endişelerim sayesinde çok çaba sarfetmişim.Bu sayede de hiçbir endişem gerçeğe dönüşememiş....
Birde her dönem insanı başka bişey üzüp endişelendiriyor.Beş sene önce neye endişelendiğini hatırlayan var mı?

15 Mayıs 2010 Cumartesi

ŞİRİN ŞEKER İKİ


Mademki şirin blok ödülü aldım,o halde bu güzel cumartesi günü şirin bir fotoğraf yayınlamalıyım.
Fotoğraftaki ev kızıma ait.Kızım üç yaşına geldiğinde birazcık daha küçük olarak yapmıştık....
Fakat yıllar geçtikçe ev kızıma küçük gelmeye başladı.Bizde babasıyla birkaç sene önce evi büyüterek bu hala getirdik.
Aslında evin asıl rengi limon sarısı ile küf yeşiliydi.Ancak kızımın amcası geçen sene tatile geldiğinde evi bu renge boyadı....
Kızım büyüdükçe evide onla beraber büyüyor.Galiba birgün bahçedeki asıl evden daha büyük bir hal alacak.
Bu ev aslında benim çocukluk hayalimdi.Hatta filmlerdeki gibi ağaçların üstünde bir oyun evi hayal ederdim hep.Bana kısmet olmadı.Tam da bu yüzden eşim bu evi yapmaya niyetlendiğinde sanki bir inşaat ustası gibi çalıştım.Hepimizin emeği var anlayacağınız.O yüzden bizim için anlamlı ve önemli.
Ev zaman içinde komşularımız ve yürüyüş yapan yazlıkçılar tarafından o kadar sevildi ki geçen sene tamir görürken yıkıyoruz zannedip sitem ettiler.Merak etmeyin yıkmıyoruz......
Veeee bu sene hepinizi kızımın balkonuna kahveye davet ediyoruz.....













ŞİRİN ŞEKER



Evet kısa blog hayatımın ilk ödülleri geldi.Beğenilmek ne güzel şey.

Beni şirin blog ödülüne layık gören 2 bloğa

http://uzunyollaradevam.blogspot.com ve

http://lolipu.blogspot.com bloglarına teşekkür ediyorum.

Bende bu ödülü şu anda beni okuyan şu ana kadar ödül almamış tüm bloglara sevgiyle gönderiyorum.

13 Mayıs 2010 Perşembe

EL İNSAF

Mutfak masamı bundan yaklaşık 10 sene önce almıştım.Ahşap rengi olması ve doğal dokusu nedeniyle çok severek kullanıyorum.
Mobilya üzerinde örtüyü sevmediğim için sadece yemek yerken örtü serdiğim masamın üzerinde zamanla insanların yüzündeki kırışıklar gibi çizgiler belirmeye başladı.
Eşimle yaklaşık 1 yıldır masayı cilalatmamız gerektiği konusunda konuşup duruyoruz.Eşim bu pazartesi ben evde yokken birini çağırıp masa ve sandalyeleri göndermiş.Açıkçası çok memnun oldum.Sandalyeler hem yapıştırılacak hemde masayla birlikte cilalanacaktı.Birde çöpte bulduğumuz kolçaklı çoook eski sandalye onlarla aynı renk cilalanıp tamir görecekti.
Eşim çarşamba günü telefon açıp 100 tl ye malolacağını söyleyince biraz pahalı geldi ama sesimi çıkarmadım.Çünki masa sandalye 3 gündür yoktu ve herşeyi sürekli salondaki masaya taşımak zor geliyordu.
Dün akşam saat 7 gibi kapı çaldı.Koltuk kanepe hastanesinden geliyoruz dediler.Masa ve sandalyeleri getirmişler.Mutfağa koydukları masayı görünce şaşırdım.Çünki çiziklerde hiçbir değişiklik yoktu.Gelen ustaya bunu söylediğimde cila işlemi yapmadık dedi.Peki 100 lira ne için diye sordum.Yapıştırma işlemi için dedi.Şaka yaptığını zannedip gülmeye başladım....
Adamın ciddi olduğunu anlayınca sinirlenmeye başladım.Şakamı yapıyorsunuz,yenisini 350 liraya satıyorlar dedim.(Biz 10 sene önce 350 liraya aldık ama şuan piyasada 350 liraya masa var.)
Neyse adam benim itirazımı patronuna iletti Bende o arada eşime telefon açtım.Hemen geldi.Patrona telefon açtık ve bu paranın çok fahiş bir miktar olduğunu söyledik.Patron hiç vermeyin yada tam verin dedi.O kadar çok sinirlendimki.Toplam 3 liralık malzeme harcanmayan başkasına taş çatlasın 20 liraya yaptırılabilecek bir yapıştırma için 100 lira......
Ben bu kadar kolay para kazanmıyorum ki.Tabi burda eşim de hatalı.Fiyatı tam netleştirmediği için....
Sonuç olarak 50 Lira verdik ama o bile içime sinmedi.Şimdi ciladanda vazgeçtim....Böyle kalsın.Ailemizin yaşanmışlıklarının izi .....Varsın bizle yaşayıp gitsin...
Bu arada fotoğrafta masanın köşesi gözüküyor.Fotoğraf çok net değil ama bilgisayarımda ekleyebileceğim birtek mutfağımdan bu foto var.Ama söz.Makinamı alınca çok güzel masa ve mutfak fotoğrafları yayınlayacağım......

9 Mayıs 2010 Pazar

YAŞASINNNNN!!!!


Kızım 6 yıl önce kemana başlarken bende başlamak istemiştim.Ama keman hocası yetişkinlere ders vermediğini hatta artık küçük öğrenci de kabul etmediğini söylemişti.Çok üzülmüştüm.Çünkü kaç yaşında olursa olsun her insanın kişisel donanımını artırmak için çaba harcaması gerektiğine inanıyorum.
Neyse aradan 6 yıl geçtikden sonra (dün) kızımın hocasıyla yaz nedeniyle vedalaşırken bu isteğimi tekrarladım.İş nedeniyle 2 yıl kızım ve eşimden ayrı kaldığımı ve şimdide ingilizce kursuna devam ettiğimi bilen dolayısıyla azmimi takdirle karşılayan saygıdeğer büyümüz çocuk öğrenci kabul etmemesine rağmen beni kabul etti.
O kadar mutlu oldum ki kızımla küçük bir orkestraya dönüşmeye karar verdik.Eşim de bize farklı bir enstürümanla eşlik edeceğini söyledi.Yaşasınnnnnn.
Bu arada yukardaki fotoğraf bloğuma eklediğim bana ait ilk fotoğraf.Henüz fotoğraf makinam olmadığı için cep telefonuyla çektim.Lamba Cunda Adasındaki eskiciden alınma.Siyah beyaz kedi tuzluklar İzmirdeki öğrencilik yıllarımdan.Dalmaçyalı kutu ise ayakkabı kutumu kumaşla kaplayıp halı ve yastılarıma uydurmaya çalıştım.
Bugün anneler günü.Anne olsun olmasın yüreğinde sevgi,merhamet ve şevkat hisseden tüm kadınların anneler gününü kutluyorum.

2 Mayıs 2010 Pazar







Uykum kaçtığında genellikle Hürriyet internetteki emlak ilanlarına bakarım.






istanbulda oturmadığım halde nedense sanki alacak gibi sevdiğim semtlerin satılık ev ilanlarını tek tek gözden geçiririm.






Bu cuma akşamı da aynı şeyi yaptım.Bostancı,Kadıköy,Moda civarı evlere göz attım.Aman Allahım.Fiyatlar uçmuş.900.000.dolarlık evin mutfağındaki masada yemek yiyebilmek için önce masayla sandalyeyi çekip oturmanız sonrada hiç kalkmamanız lazım.Bu evleri kim planlıyor Allah aşkına .250 metrekare evin mutfağı 12 metrekare.

Çoğu eski olduğu için ev sahipleri tarafından restore edilmiş.Ama kullanılan malzemeler okadar birbiriyle alakasız o kadar uyumsuzki keşke olduğu gibi bıraksalarmış .
Birde evlerdeki eşya bolluğu varki evlere şenlik.İnsanlar niye bu kadar çok eşya alıp yaşam alanlarını bu kadar kısıtlar hiç anlamıyorum.Ayrıca ilana konulan fotoğraflardaki evlerin toplu hali buysa dağıldığında orda yaşayanlara Allah kolaylık versin.